11 Kasım 2016 Cuma

2016'da okuduğum kitaplar

Ocak:

1) Kara Kule 6: Susannah'ın Şarkısı, Stephen King
2) Kara Kule 7: Kule, Stephen King

Şubat:

3) Anahtar Deliğinden Esen Rüzgar: Bir Kara Kule Öyküsü, Stephen King
4) Okurluk Üstüne -Nitelikli Okumaya Giriş, Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu
5) Başarının Manevi Sebepleri, Faruk Beşer
6) İlim Uğrunda Yaşanmış Hayat Hikayeleri, Abdulfettah Ebu Gudde (Tercüme: Faruk Beşer)

Mart:

7) Ebuzer, Hakan Albayrak
8) Sen: Kullanım Kılavuzun, Dr. Mehmet Öz

Nisan:

9) Deccal Tabakta, Kemal Özer

Mayıs:

10) İnsan Ne İle Yaşar?, Tolstoy
11) Şeytan Ye Diyor, Kemal Özer

Haziran:

12) Ramazan Kitabı, Kemal Özer

Eylül:

13) Şeytan Çıplak, Kemal Özer
14) Müslüman'ın Diyeti, Kemal Özer

Ekim:

15) Kur'an-ı Kerim Tarihi, Muhammed Hamidullah
16) Kur'an Yazıları, Mustafa İslamoğlu




13 Ekim 2016 Perşembe

hala ik'dan mı medet umuyorsunuz?

"Çoğu özgeçmiş çöpte son bulur. Benimki sizin midenizde."



eskiden, her şey internet üzerinden yapılmadan önce, insanlar kağıtlara özgeçmiş yazar veya aynı işi gören formlar doldurur çalışmak istedikleri şirketlere (veya önüne gelen her şirkete) şahsen başvuruda bulunur bu belgeleri elleriyle teslim ederdi.

sonra devran değişmeye başladı. bu basılı/yazılı belgelerin diğerlerinden farkı olsun diye kağıtlar renklendirilmeye başlandı, vesikalık yerine boy fotoğrafları falan konmaya başlandı. sonra özellikle web ve grafik tasarımcılar internet siteleri ve vidyo cvler hazırlamaya başladılar. bunlar pek tutmadı ve ikisinin ortası bir yerde buluşuldu gibi.

iş arama siteleri yayıldı. özgeçmişler oraya dolduruldu, başvurular bu siteler üzerinden yapılmaya başlandı ve insan kaynakları/personel müdürleri de bunların birer çıktısını alıp öyle değerlendirmeye (veya çöpe atmaya) başladılar.

Pazarlamacı Lukas Yla Amerika'ya taşınıp iş aramaya başlayınca iş başvuru sitelerinden veya eposta ile cv göndermekle istediği şirketlere giremeyeceğini zaten biliyordu. O da başka bir yöntem kullanmaya karar vermiş ve bir kurye kılığına girip özgeçmişini kendi eliyle teslim etmeye karar vermiş. yanında da hediyesi çöreklerle :) yukarıdaki gibi bir kutu çörek hazırlayıp dikkat çekici bir mesajla ilgili kişiye elden ulaştırmış.





mesajda şöyle diyor:
Çoğu özgeçmiş çöpte son bulur. Benim ki ise sizin midenizde. 
Selam, 
Bu gönderi bir hata değil. Özgeçmişimin size şahsen ulaştığından emin olmak için bir kuryeymiş gibi davrandım.
Farketmiş olduğunuz gibi olaylara farklı şekilde yaklaşıyorum ve de en önemlisi başladığım işi bitiririm.
Adım Lukas, 5 yıllık tecrübesi olan bir pazarlama elemanıyım. Şirketinize hayranlık duyuyorum ve sizinle çalışmayı çok isterim.
Eğer merakınızı celbettiysem ve bana nasıl ulaşabileceğinizi düşünüyorsanız lütfen bit.ly/check-resume adresini ziyaret edin. 
Bu arada da lütfen getirdiğim çöreklerin tadını çıkarın.

Görünüşe göre Lukas "ekmek aslan'ın midesinde." deyişini biraz değiştirmiş.

Aklıma bir kaç soru geliyor tabi:

  • Buna benzer bir şeyi deneme cesaretimiz olur mu?
  • Sizce bu yöntem memleketimizde işe yarar mı?
  • Çörekler güzel miydi?

kalın sağlıcakla.


8 Ekim 2016 Cumartesi

Stephen King'in Kara Kule Serisi





2015'te okuduğum kitaplar listesinin sonlarına ve 2016'da okuduğum kitaplar listesinin başlarına bakarsanız bir bilim-kurgu, western, şovalye macerası karışımı olan kara kule serisine devam ettiğimi göreceksiniz.

1 ocak 2016 itibariyle 6ncı kitap olan susannah'ın şarkısına başladım. sonrasında normalde seri son kitap olan kule ile bitecekti ama anahtar deliğinden esen rüzgar, bir kara kule öyküsü adında, yazarın (stephen king) bağımsız olarak ta okunabilir ama aslında büyücü ve cam küre ile calla'nın kurtları arasına konulabilecek bir kara kule 4,5'tür dediği bir kitap var. bu ırmak romanda bir çok geriye dönüşler ve hatta roman içinde romanlar var. fazlaca uzun olduğunu düşünüyorum ben. bazı yerler ve özellikle de diyaloglar sarkıyor. kitaplar kalın ve taşıması dert. bir yerlerde yazarın kelime başına para aldığını okumuştum. düşününce mantıklı geliyor. bir çok arkadaşımdan stephen king övgüsü almışımdır. 

kitap yüzüklerin efendisinden çok ejderha mızrağı serisine benziyor ama kovboylu olanı. sinematografisi müthiş, bilim-kurgu-korku-aksiyon-fantazi türlerini karışımı yerinde, özgün anlatımlar ve hayalgücü tartışmasız. bu bağlamda piyasaya yön veren bir yazar olması şaşırtıcı değil. dünya çapında başarısı da ortada zaten. ben de bu seriyi tavsiye üzerine (ve yarı fiyatına indirim şansı yakalayınca) edinmiştim ancak ben bir daha king okuyacağımı sanmıyorum (hediye edilirse başka). seri bir televizyon dizisi olsa game of thrones gibi bir başarı gösterebilir bence. hemde içerisinde iğrenç cinsel sahneler olmadan. 

özellikle üç'ün çekilişi'ni (daha önce üç'ün çizgileri adıyla inkılap yayınevi tarafından basılmış) okumak çok kötü çevirisi yüzünden bir işkenceydi. haydi başka bir dildeki argo deyimlerin çevrilmesi meselesinin zorluğu bir yana çok basit deyimlerin bile çevrilememesi, meşhur tdk uydurmacasını dayatma çabası bazı cümleleri metnin bağlamına o kadar ters düşürüyor ki türkçe bir anlamları bile kalmamış. daha sonraki kitaplar canan kim'in çevirisine verilmişte durum düzelmiş. bence yayınevi hemen diğer kitapların çevirisini de güncelletmeli. yine kara kule serisinde yer alan bazı öykülere ait çizgi romanlar da piyasa da mevcut. serinin eski baskılarında hayalet belde adında bir kitap daha bulunuyordu. yeni baskılarda bu kitap çorak topraklar ile birleştirilmiş ve tek cilt haline getirilmiş. telaşa mahal yok.

bay king bu kitabı hayatına yaymış. diğer kitapları basılırken ve piyasayı sallarken özenle besleyip büyüttüğü, koruyup gözetlediği evladı gibi davranmış ona. yanlış hatırlamıyorsam 33 - 34 senelik bir emek söz konusu.

kahramanımız silahşör roland'ın gençlik maceralarının anlatıldığı çizgi romanlarda ayrıca piyasada bulunabilir. 

meraklısı pişman olmayacaktır ancak daha çabuk daha eğlenceli daha bizden daha özgün romanlar okumak isterseniz murat menteş'in kitaplarını bir deneyin derim ben. yine benzer şekilde, alper canıgüz'de sıraya girebilir.

iyi okumalar ;)
 




7 Ekim 2016 Cuma

mmm... yeni mac mi aldın?




bir sürü para vererek bir macbook pro aldınız. koştura koştura eve geldiniz ve kutusunu açtınız. mmm... mis gibi yeni mac kokusu sardı etrafınızı. o ne güzel bir his 😃 verdiğiniz paraya şimdiden değdi, değil mi?

apple ürünlerine aksesuvar üreten çok sevdiğimiz TwelveSouth firmasının yeni ürünü tam da bunu yapıyormuş işte. taze taze kutusundan yeni çıkmış bir mac bilgisayarın kokusunu yayıyormuş. aslında aromatik bir soya mumu, yaktığınızda etrafa yaydığı koku ise kendinizi bir apple store'daymış gibi hissettiriyor demek ki veya daha da güzeli yeni bir mac almış gibi.



daha önce de buna benzer bir çalışma 2012 yılında avustralya'nın melbourne şehrinde ki bir sanat gösteri sırasında yapılmış ama tabi bir ürün olarak pazarlanmak yerine sadece sergilenen parçaya dahil olan bir çalışmaymış. twelve south ise bunu bir ürün olarak üretime geçirmiş ve 24 amerikan lirasına satışa çıkarmış. görünüşe göre tutmuş olmalı ki şu anda stoklarda görünmüyor.

ilk bir kaç dakika güzel olabilir de evimin saatlerce bu şekilde kokmasını istemezdim herhalde. ama bir teknoloji mağazam olsaydı da kesin denerdim.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

nouman ali khan'a misafir olduk.



dün gece nouman ali khan'ı da dünya gözü ile görmek nasip oldu hamd olsun. kendisinden, yapım ve yayında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun, gecenin ihtaf edildiği 15 temmuz şehitlerine rahmet etsin.

özellikle salonun ayarlanması, katılım için kayıt sisteminde oluşan aksaklıklar ve tercüme konusunda şikayetleri olan arkadaşlar vardı. numan kardeşi çok sevdikleri için biraz heyecanlandılar sanırım. yoksa bu kadar kısa sürede ancak bu kadar güzel ve düzenli bir gece tertip edilebilirdi. salona ulaşamayanlar tvnet üzerinden canlı yayın ile takip edebildiler. tercümeden şikayetçi olanlarında ingilizce öğrenmek için bir bahaneleri daha oldu :) ayrıca alt yazılı bir videonun en yakın zamanda youtube yükleneceği duyurusu yapıldı.

numan bize üç oturumda hudeybiye antlaşması üzeriden tarih-vahiy döngüsüne, hz. ibrahim (as), hz. yusuf (as) ve hz. muhammed'in (sav) rüyaları üzerinden islam'ın sadece son peygamberin (sav) getirdiği sil baştan bir düzen değil tarih boyunca din olgusunun zaten islam olduğuna, islam ümmetinin nihai amacının ahirette "insanın affedilerek sonsuz mutluluğa ulaşması" bu dünyada ise "salih ameller işleyeceği bir olgunluğa ulaşması" olduğuna dair bir sunum yaptı.

takip edenleri bilirler öncesinde özellikle gençlere medyada bazı sorular sorulmuştu. "neden bizim ilahiyatçılarımız dururken onu takip ediyorsunuz?" diye. bu konuya dair tv haberleri, internet ve gazete makaleleri de yayınlandı. kimisi yaşının görece gençliğine ve gençlerle aynı dili konuşuyor olmasına, kimisi amerikalı olmasından girip bizim gençlerin özentiliğine varan yorumlar yaptılar.

dün akşam bunun cevabını da almış olduk sanırım. ve aldığımız cevap aslında çok aşina olduğumuz bir meselenin kendisiydi: üslub meselesi.

yaptığı sunum nasıldı dersiniz? hayır hiç öyle alıştığımız gibi "bakın ben ne kadar çok biliyorum!" havalarıyla kürsüde sabit durup ortaokul din kültürü kitaplarındaki metinleri okumaktan ibaret bir sunum değildi bu. sürekli sahnede hareket halinde, sorular sorarak, ilgiyi canlı tutarak, günümüzden ile ilişkilendirerek, empati kur/dur/arak ve de sanki anlattığı olayları yaşamışçasına bir heyecan içerisinde anlattı. sanırsınız sınıfın sevimli ama haşarı çocuğu tahtaya kalkmış geçirdiği yaz tatilini teatral yeteneklerini de kullanarak anlatıyor. BUNU YAPARKENDE FALANCA HOCA ŞÖYLE DEMİŞ ZATEN ONLAR KAFİR! falanda demiyor. salona 5 saniye bakan biri çarşaflı, baş örtülü ve açık kızlarımızı ve kot pantolonlu, cübbeli erkekleri görerek numan'ın kimlere hitap ettiğini anlayabilir. bu arada numan hiçte öyle "diyalogçu" biri falan da değildir. bence numan bir iki şeyi farketmiş ve bunu uyguluyor. islam kimsenin tekelinde değildir ve üslubunuz söylediğiniz şeyin önüne geçebilir, geçmesin!

kendinden rahat emin tavırlarla tam bir "ev sahibi" edasındaydı. bu durum bizim "protokole" meraklı organizasyonumuzu da şaşırtı aslında.

mesela şu cümleleri okuyun ve sunumu sırasında cep telefonu çalan bir adama demediğini bırakmayan başkalarıyla karşılaştırın.

"arkadaşlar kaldığım yerden devam edeceğim. siz isterseniz kendi aranızda konuşmaya devam edebilirsiniz. yedi çocuklu bir baba olarak gürültü varken nasıl konuşma yapacağımı biliyorum."

"şimdi anlatacağım şey önemli o yüzden kalkıp biraz hareket etmenizi istiyorum, kendinize gelirsiniz." salon kalkar ve yerinde zıplar falan :)

"15 dakikalık ara sırasında aranızda dolaşıp olabildiğince kişi ile tanışmak ve sorularını almak istiyorum. bu sırada selfie çekmek için gelmeyin. bunu yapacağımıza birbirimize dua edelim." (ve katılımcıların arasına dalar. tabi ki herkes selfie için hücum eder.)"

"...sunumum bitti ancak sorularınız almak ve sizinle tanışmak için güvenlik beni dışarı atana kadar burada kalacağım." der ve sahnenin kenarına oturuverir. bizim sunucular plaket falan verecekmiş meğerse. numan'ın etrafını insanlar sarıverince bayağı bir bocaladılar doğrusu. bu durum numan içinde şaşırtıcı olsa gerek çünkü kültüründe böyle bir şey yok plaket falan.

saat 12'ye yaklaştığı için kısa kesmek zorunda kaldı ama kendi adıma bereketli bir kur'an dersi aldığımıza inanıyorum.

kapanış cümleleri önemliydi:

"ben dünyanın heryerini dolaştım ve burada gördüklerim inanılmaz. (genç nüfusa vurgu yaparak) başka ülkeleri zayıflığı sizin gücünüzü oluşturuyor ve türkiye tamda bu yüzden islam ümmeti için rol model olabilecek bir potansiyele sahip. yapmamız gereken tekrar kur'an'a dönmek ve onun temsilciliğini yapabilecek dinamik karizmatik işinin ehli gençler yetiştirmektir ve şu anda bu salonda ben bu gençleri görebiliyorum."

eyvallah numan kardeş, yine bekleriz inşallah.

(yalnız yukarıdaki cümleyi söyledikten sonra kulaklıkların geriye teslim edilmesi sahnesini iyiki görmedi.)

7 Nisan 2016 Perşembe

İbrahim Tenekeci okumaları sırasında alınmış notlar



Tenekeci okumalarına kronolojik olarak dolayısıyla şiir kitaplarından değil de denemelerinden başladım. kendisini şiirlerinden değilde yeni şafak gazetesindeki (aaa eveet, yandaş medya!) köşe yazılarından tanımam ve de şiir okumaya alışık olmadığımdan buna etken oldu. (bu arada nesirin modern/batı/yunan/maddeci aklın etkisinde kalmış ama nazımında doğu/manevi kalbin etkisinde kalmış ayrımı için önemli olduğunu düşünüyorum. böyle bir etkiye/eksikliğe maruz kalmak kişisel olarak benim için iyi olmayan bir tecrübe tabi). okurken not alma, cümlelerin altını çizme/işaretleme gibi alışkanlıklarım olmadı. ancak yeni bir okuma hedefi/macerasıyla böyle bir alışkanlığa da başlıyor olmak bir kazanım olur inşaAllah.

notlar acemice alındı. o yüzden başlangıçta eser adı yok. uçuş denemeleri'nden bir şey yok çünkü başlı başına notlardan aforizmalardan oluşmuş. tam facebook'luk :)

profil yayınlarına ait şiir kitaplarının tasarımları ilginç. her kıta bir sayfada. kitap zaten incecik, dolayısıyla bir iki şiirde kitap bitmiş oluyor. eskimeyen şairlerin kitaplarında öyle tasalar yok. dolu dolu yazıp sayfalarıda kitaplarıda doldurmuşlar. sezai karakoç'un gün doğmadan'ı ... sayfa. evet bir toplu basım ama dokuza ayrıldığında da pek farklı değil. ibrahim tenekeci'nin 6 adet şiir kitabı var (nisan 2015 itibariyle) toplamda ... sayfa eder. hemde bu haliyle! necip fazıl kısakürek yine aynı şekilde. şiir kitabına yakışıyor mu ondan da emin değilim.

tenekeci şiirindeki mısra/kelime dizilimlerindeki ses uyumunu yakalayamıyorum. kafiyeli veya kafiyesiz fark etmez şiirde olması gerektiğini düşündüğüm o ritim yok. belki de ben şiir okumayı beceremiyorumdur. (23 nisan 2015, güzellik uykusu kitabını okurken.)

güzellik uykusunun son bölümünü sevdim en çok. şairin tanımlamaları var orada. kitabın adı mezartaşı yontucusu da seçilebilirmiş bence.

tenekeci'nin kitapları kronolojik sıraya göre okunursa yükselen bir grafik çizdiği görülür. şiiri iyileşmektedir.

giderken söylenmiştir'i okuyorumda kitaplarının tasarımı hakkında yaptığım eleştiriyi burada yapamıyorum. ışıklandırma çalışmalarındayım. sekiz bölümlük bir şiir. her bölümünde 3-4 kıta var. her bölüm için ayrı sayfalar ayrılmış, iyi olmuş. tenekeci'nin oturup şiir çalıştığını biliyoruz. belki de her çalıştığı bölümü/kıtayı bir sayfaya alıyordur.

işte ağır misafir'de ses uyumu/melodi/ritim öncelenmiş, ortaya çıkmış artık. söylenecekler belli olmuş. söyleyişte bir özgüven var. şiirler tanıdık. tanıdık derken şairin iç bunalımlarının dışa vurumundan, modernleşmek zorunda bırakılan insanın imgesel söylentilerinden ziyade bizden hikayeler var. şiirlerinin isimleride hikayelerle örtüşüyor. bereket, şehirden gelen vs.  kitap diğerlerine göre kalınca (71 sayfa) şiirlerde uzunca ve sayfalar daha dolu. kapak diğer kitaplarında da olduğu gibi çok güzel.

bu arada deneme kitaplarının isimlerininde diğer kitaplarında yer alan şiirlerinden seçildiğini fark ettim. mesela öbür divan kimsenin kalbi kitabında yer alan bir şiir.

giderken söylenmiştir kitabında art arda yer alan dil buran ve yanlış anlaşılan şiirlerinin ismini not etmişim defterime, yanlarına bir yıldız koyarak. kimsenin kalbi'nden ise hiç not almamışım.

1 ve bir arasındaki farka yapılan vurguya dikkat etmek gerek.

düzyazılarını okumak ama para vermek istemeyenler şuraya gidebilirler: http://www.yenisafak.com/Yazarlar/ibrahim_tenekeci/Yazar-Arsiv

kendisi aynı zamanda itibar dergisi'nin genel yayın yönetmedir ki derginin web sitesine www.itibardergi.com adresinden ulaşabilirsiniz.


  • biliyoruz ki helal ile haram bir araya gelirse, haram galip gelir. sadece işimize değil içimize de bakmalıyız."
  • yanlış yapmamak doğru yapmak anlamına gelmez. her koyun kendi bacağından asılmaz.
  • "Allah ihtiraslara değil, ihtiyaçlara cevap verir." ahmet naim efendi
  • selçukluyla, osmanlıyla yaşıt insan ve hayvan yoktur, fakat ağaç vardır.
  • "sevmen aşırı, sevmemen yıpratıcı olmasın." (hadis mi?)
  • kötülük yayılmacı, kabalık kalıcıdır. inatlaşmak ise insani değildir.
  • sadece sağ ve sol yoktur, aşağısı ve yukarısıda vardır.
  • şefkat öyle bir dildir ki sağırda duyabilir, kör de okuyabilir. (hadis mi?)
  • "müşterek bir vicdana dayanmayan devlet fertlerin geçim yeri olur." ziya gökalp
  • "saygı, insanlar arasında maddi ve manevi bir uzaklığı gerektirir. iç içe yaşayan insanlardan, özellikle şehirlilerden saygı adına pek bir şey beklenemez." mehmet kaplan
  • çocuk dünyanın sertliğini giderir, zorluğunu yumuşatır, acısını hafifletir. peki çocuk ne yapar? sizi anayurdunuza yani çocukluğunuza götürür.
  • "bilemem neden ıssız caddedeki kalabalık. / niye cıvıl cıvıl mezarlıklar." ifşaat, üç köpük
  • "toprak uzakta kaldı, elif artık cüzlerde / koçun kanı / dönüp duruyor mercedes'in tekerleğinde." veryansın, peltek vaiz.
  • "baba yarısıdır ölüm, götürü bizi parka / geri getirmez ama kalırız oracıkta." solda sıfır, peltek vaiz
  • "herşeyin annesi sensin fırından gelen koku." bazı kişisel durumlar I, güzellik uykusu
  • "kendimi bırakıyorum kırlara / kırlar ki dünyanın en güzel elbisesi / dinle... mırıldanıyor dünya: / kurulu bir düzenim var, bu kıyamette neyin nesi..." prova, güzellik uykusu.
  • "uzak ihtimaller sultanı baba / dilinin tozunu al, bu da ancak bir dostla / mümkün olur diyorsun." güzellik uykusu
  • "düşmansız yaşamak köreltiyor adamı / insanı yoruyor başkasının şarkısı." güzellik uykusu
  • "bekçiler, günleri tersten giyen o suskun adamlar." genç görünmek isteyen, giderken söylenmiştir
  • "tekrar başa dönelim, evet ölüme / uyumak herkesi zengin gösterir. / ölümdür anlatır bunu bize. / odur, çevresi geniş olan / gerisi kafiye..." göz hakkı, giderken söylenmiştir.

18 Şubat 2016 Perşembe

Less Is More (Az Çoktur): Bilgisayar masaüstüm



Less Is More

Microsoft Paint'te ekran çözünürlüğüme göre bir dosya açıp siyaha boyadım. açık gri tonu ile hoşuma giden bir renk ve büyüklükte metni yazdım ve ortaladım. kişiselleştirme ayarlarından masaüstü arka planı olarak ayarladım.

Home Folder: iş dokümanlarımın tutulduğu ve sadece benim ulaşabildiğim bir alana ait kısayol. aslında "Belgelerim/My Documents" ne ise o.

ORTAK: malum, her şirkette olan dosya sunucusuna erişim için kullanılan alana ait kısayol.

Things: taslak dosyaların bulunduğu bir klasör. "masaüstü"nde duran herşey onun içerisinde.

Recycle Bin/Çöp kutusu'nun simgesini saklayıp kısayolunu "başlat/start" menüsüne attım.

"görev çubuğu/task bar"ı da özelliklerinden "otomatik gizle/auto hide" özelliği ile sakladım.

evdeki bilgisayarda da aynısını yaptım ama bu kez "more" kelimesini kırmızı olarak yazdım.

bence güzel oldu :)


2 Ocak 2016 Cumartesi

2015'te okuduğum kitaplar

ince kalın ayrımı olmaksızın hedefim 100 kitaptı ve görebileceğiniz üzere olmadı ama bayağı iyi bahanelerim var ;) yine de sonuçtan memnunum. kitapların yanı sıra bolca internet makalesi ile birlikte bol okumalı bir yıl oldu. 2016 ve sonraki yıllarda da en azından bu tempoyu sürdürmek istiyorum inşaallah. ancak bundan böyle kurgu metinlere daha az vermeyi planlıyorum.

Ocak:

1) Korkma Ben Varım, Murat Menteş
2) Ruhi Mücerret, Murat Menteş
3) Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana, Ray Bradbury
4) Destan Gönüller, Selim İleri

Şubat:

5) Fotoğrafı sana gönderiyorum, Selim İleri
6) Dublörün Dilemması, Murat Menteş
7) Dünya Bir İnkılap Bekliyor (Bütün eserleri 29-32), Necip Fazıl
8) İman ve aksiyon (Bütün eserleri 54-55), Necip Fazıl

Mart:

9) Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk, İskender Pala
10) Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası, karışık
11) Dergah Dergisi Orta Sayfa Sohbetleri Edebiyat 2, Hazırlayan: M. İhsan Kara
12) Kekeme Çocuklar Korosu, Tarık Tufan
13) Bir Adam Girdi Şehre Koşarak, Tarık Tufan
14) Hayal Meyal, Tarık Tufan
15) Ve Sen Kuş Olur Gidersin, Tarık Tufan
16) Kraliçe'nin Pireleri, Tarık Tufan

Nisan:

17) Hizmetkâr Liderlik, İlhami Fındıkçı
18) Uçuş Denemeleri, İbrahim Tenekeci
19) Son Düzlük, İbrahim Tenekeci
20) Tüfeksiz Hareketler, İbrahim Tenekeci
21) Öbür Divan, İbrahim Tenekeci
22) Üç Köpük, İbrahim Tenekeci
23) Peltek Vaiz, İbrahim Tenekeci
24) Güzellik Uykusu, İbrahim Tenekeci
25) Giderken Söylenmiştir, İbrahim Tenekeci
26) Ağır Misafir, İbrahim Tenekeci
27) Kimsenin Kalbi, İbrahim Tenekeci

Mayıs:


28) Yazarın Yalnızlık Burcu, Semih Gümüş

29) Yazının Sarkacı Roman, Semih Gümüş (bu kitabı yarıda bıraktım.)

Haziran:

30) İlmihal I, İman ve İbadetler, Diyanet Vakfı
31) Yazın Sanatı, Asuman Kafaoğlu-Büke

Ekim:

32) Kara Kule 1: Silahşör, Stephen King
33) Remote: Office Not Required, Jason Fried and David Heinemeier Hansson

Kasım:

34) Kara Kule 2: Üç'ün Çekilişi, Stephen King
35) Kara Kule 3: Çorak Topraklar, Stephen King

Aralık:

36) Kara Kule 4: Büyücü ve Cam Küre, Stephen King
37) Kara Kule 5: Calla'nın Kurtları, Stephen King